Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisi gibi düşük veya orta gelirli bir ülke ekonomisini yönetmenin birinci önceliği milli geliri büyütmek olmalıdır. Yani pastayı büyütmek. Sonra da pastayı ülkede yaşayan yurttaşlar arasında ADİL bir şekilde dağıtmaktır. Pastanın büyüyebilmesi için yatırım ve tasarruf şarttır. Tasarruf için planlı tüketim yani kazanılanın tasarruf miktarından sonra olan kısmı tüketimi demektir. Düşük gelir tasarruf eğilimini doğal olarak düşürür. Dolayısıyla pastayı büyütmek ile büyüyen pastayı eşit bölüşmek için yapılması gereken ekonomik işlem çelişkide olur. Dolayısıyla pastayı büyütmek ve pastayı eşit bölüşme değil pastayı büyütmek ve büyüyen pastayı adil bölüşmek en doğru ekonomik ve siyasi söylem olur. Hem hızlı kalkınma hem de milli geliri adil olarak dağıtmanın çözümü nedir?
Elbette ki haksız kazanç yolu ile elde edilen servetlerin mevcut milli gelirinden aldığı payı azaltıp dar gelirlinin aldığı payı arttırmaktır. Böylece pastanın dişe dokunur düzeyde büyümesini beklemeden dar gelirli insanların tüketim düzeyi yükselecektir. Buna cesaret edemeyen siyasetçiler vardır. Haksız kazançla elde edilen servetlerin milli gelirden aldıkları pay düzeyini azaltmak siyasi cesaret ister ve sermaye parti bütünleşmesine zarar verdiği ve siyasetçilerin kendi çıkarlarına ters geldiği için tercih edilmez. Yani yumurtanın sivri tarafını kırmadan yumurtayı dik tutmak mümkün değildir. Yumurtanın dik tarafını kırmak ve masaya yumurtayı dik koymaya kimse cesaret edemez. Dolayısıyla haksız kazanç sonucu kazanılan servetler devam eder. Dar gelirli de pastadan aldığı paya razı olur.
Şuanda bir erken seçimin ışıkları görüldü. Tüm siyasi partilerinin seçim menifestoların da yine ekonomi olacak ve yine söylemler hep aynı “ekonomiyi büyüteceğiz, pastayı genişleteceğiz” tüm siyasi rakipler aynı söylemi yapacak çünkü siyasetçiler rakiplerinden azarlar. Hepsi seçimi kazanmaya yoğunlaşacak.
Bir makalede okumuştum ;Demirel 1950’li yıllarda parlak bir mühendis yöneticiydi. 30 yaşında devlet su işleri genel müdürü olmuştu. 1965 yılında adalet partisi başkanı olarak seçim kazanmıştı. 35 yıl Türkiye’yi yönetmiş 2000 yılında Cumhur Başkanı olarak siyasi hayatını sonlandırmıştır. Demirel bir hesap adamıydı ama icraatları çok düzgün olmayan kararlarla doludur. Çünkü o bir siyasetçiydi. Oy alması lazımdı. Emeklilerden oy almak için sosyal sigortalar kurumunu iki kez batırmıştı. Tütün üreticilerine kim kaç para verirse 5 bin lira fazlasını vereceğim diyen Sayın Demirel’dir.
Seçimi kazanmak için her şey mübahtır mantığı yine ağır basacak.